YENİ DÜNYANIN MEYVE SULARI
Covid pandemisi dünyada birçok kuralı yeniden yazdırırken, kemikleşmiş birçok kuralın da sıfırlanmasına yol açtı. Zaten dünyada şekerli ve kalorili içeceklere karşı bir reaksiyon varken özellikle kilo fazlalığı olan ve diabet yatkınlığı olan kişilerde daha ağır hastalık tablosu ve daha yüksek ölüm oranları ortaya çıkması, insanları şeker ve kaloriden uzaklaştıran bir unsur oldu.
Özellikle früktoz aleyhtarı bilimsel veriler ortaya çıktıkça neredeyse şekerli içeceklerin üzerine “sigara kanser yapar” benzeri uyarıcı yazıların yazılmasının tartışıldığı bir ortamda, pandemi nedeniyle ortaya çıkan bu ekstra şeker aleyhtarlığı, alkollüler de dahil tüm şekerli ve kalorili içecek endüstrisini derin bir düşünceye daldırdı.
Acaba bir sonraki aşamada ne olacak? İçinde şeker var diye insanlar meyve ürünlerini tüketmeyi sınırlandırır veya bırakırlar mı? Elbette ki meyve ekstresi ve türevleri sadece şekerden oluşan maddeler değil. Beslenme açısından vazgeçilemez vitamin ve diğer birçok unsuru meyvelerden başka nereden alabilirler? Üstüne üstlük, vücudun kimyasını yürüten minerallerden metabolizmaya, bağışıklığın artırılmasına kadar vücuda özellikle stres anlarında katkıda bulunan ve daha tam ayrıntısı bilimsel olarak ortaya konmamış nar gibi, kara mürver gibi, kuş burnu gibi bazı meyveler de gitgide daha geniş bir pazar bulmakta.
Tüm dünyada kamu araştırması yapabilen büyük kuruluşların verilerine bakıldığında, bu endüstrinin yönü, içeceklerin genel beslenme bütününün bir parçası olmak ve dolayısıyla genel beslenme eğilimlerinin dışında kalınamayacağı şeklinde olmalıdır. Bu meyanda içeceklerin ara öğünlerin ve gıda eklerinin yerini alabilme yönüne gitmeleri en doğrusudur. Bu yöne yürürken 2 şarta uygun olmak gerekir. Birincisi sağlıklı olmaya yardım edecek yani vitamin, mineral, bağışık artırıcı madde kaynağı olacak, ikincisi ise kalori açısından denetlenebilir yani kilo aldırmayacak özellikte olacak.
Türkiye meyve üreticileri ve meyve suyu endüstrisinin gözü bir yandan uluslararası ticareti gözleyen Euro Monitor gibi kuruluşların raporlarında olmalıyken bir yandan kendi ulusal yolumuzu ve politikamızı çizmek amacıyla daha geniş tabanlı ve planlı kuruluşlara sahip olarak kendi yöneylem araştırmalarımızı yapmak olmalıdır. Bu konuda tüm dünyadaki gidiştı izleyen ve düzenli rapor hazırayan kuruluşlardan gerekli raporlar satın alınarak tüm üreticilerle paylaşılmalı ve öngörü sağlanmalıdır. Sonuçta elimize geçecek olan ulusal anlamda katma değer ise burada organizasyon görevi de elbette devlete düşmektedir. Öte yandan üreticiler ve endüstri en azından dünya kamuoyuna mal olan bilgileri takip ederek kendi yönlerini çizme bilincine erişmelidirler. Aşağıda uluslararası tatlandırıcı platformu Mintel’in ABD’deki tüketicilerle yapılan anket çalışması sonucu Şubat 2019 yayınladığı raporunda şeker ve tatlandırıcı kullanımı ile ilgili aşağıdaki kamuoyu eğilimleri ortaya çıkmıştır.
Görüldüğü üzere beslenmesinde daha az şeker olmasını isteyenlerin oranı artarak % 80 lere ulaşmıştır. Buna yakın oranda bir grubun aldıkları gıdalarda az/zaltılmış veya şekersiz olma özelliğine dikkat ettiklerini göstermektedir.
İkinci grafikten anlaşılacağı üzere meyve suyu tüketicilerinin % 41 karbonatlı içecek tüketicilerin ise % 49 u tükettikleri içeceklere ek tatlandırıcı eklendiğinden endişe etmektedirler. Yapay tatlandırıcıların sağlığa zararlı olduğunu düşünenlerin oranı % 60 dır. Kullanıcıların % 59 u, şeker oranı zaten yüksek olan meyve suyu ve benzeri içeceklerin üzerine “şeker ilave edilmemiştir” benzeri uyarı yazılarının konulmasının aldatıcı olduğunu ifade etmektedirler. Tüketicilerin % 48 i “şekeri azaltılmış veya ilave şeker konulmamış” uyarısı olanlara göre, satın alırken “şekersiz” bir ürüne öncelik verdiklerini, ifade etmektedir.
Bir yandan doğal şeker istemeyen diğer yandan da hem yapay tatlandırıcı hem de kalori almak istemeyen müşteriye nasıl yaklaşılacağı tartışılmalıdır. Bu soruya cevap olarak ABD pazarındaki alıcılara sorulduğunda % 59 u pazarda daha fazla “doğal tatlandırıcı” içeren gıda ve içecekler istediklerini bildirmişlerdir. Doğal tatlandırıcı denildiğinde ülkemizde de yetişebilen stevia gibi veya sıcak iklimlerde yetişen keşiş meyvesi gibi, insanlığın yüzyıllardır bildiği ve etnografik yaygınlıkta kullandığı bitki kökenli doğal tat ekstreleri anlaşılmalıdır.
Peki hangi içecekleri eğilimli bu milenyumlular diye sorulduğunda da aşağıdaki bar grafik ortaya çıkmıştır.
Yazımı iyi bir bulgu ile bağlamak istiyorum. Yukarıdaki grafiklerde Hartman grubunun 2018 de yayınladığı raporda, elinin altında her zaman bir içecek olmasını isteme oranı 1950 li yıllarda doğanlarda % 58, şimdiki orta yağlılarda % 63 iken, milenyumlularda % 73 e ulaşmıştır. Buradan benim çıkarımım -meyve üreticisi olarak belki de çıkarmak istediğim- daha az şekerli, sodasız, beslenme özellikleri yüksek, kafeini az ve su içeriği yüksek içecekleri tercih ettikleridir. Ben buna tereddütsüz sıfır tarım ilacı kalıntısı ile “organik sertifikalı” sıfatını da ekliyorum. Sanırım bu tercihler bahçeden süpermarket rafına meyve suyu endüstrisinin de rotasını çok açık ortaya koymaktadır.