SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN GÜNDÖNÜMÜ
Prof Dr İ.Ethem Geçim
Sağlık sektörünün başta ABD olmak üzere tüm
dünyada hem çalışanlarını hem hizmet alanlarını, birini
yaptığı işten diğerini aldığı hizmetten memnun olmamaya ve günden güne
mutsuzluğa iten faktörler üzerinde durmaya çalışacağız. Geçenlerde New York
Times gazetesinde ABD deki güncel
tartışmaları bildiren bir makale
bu blogun da iskeletini oluşturmaktadır. (1) Amerika’da olanları okudukça aslında sağlık sektörünün
tüm katmanlarına doğru dünyanın her yerinde aynı namludan aynı mermilerin
atıldığı hissini kolayca alacaksınız. Özet olarak, bu mermileri atanların
amacı, “sağlık hizmetlerini pahalılaştırın, sağlık çalışanlarını köleleştirin,
işletme karlarını maksimum yapın ki halkın sağlık harcamaları sermayenin eline
aksın” hedeflerine hizmet etmektedir.
Makaleye bakılırsa Amerikan halkı ve
parlementerlerinde darısı başımıza diyeceğimiz şekilde bazı uyanma belirtileri
başlamıştır. Medicare’in (Amerikan SGK sının) isteği üzerine toplanan bir
komisyon (The Medicare Payment
Advisory Commission), doktor
muayenehanelerinde veya küçük sağlık birimlerinde düşük maliyetlerle yapılabilen
birçok işlem için hastanelere ödenen yüksek bedelleri azaltmayı tavsiye etmiştir.
Adını sağlık kampüsü mü koyarsınız, birkaç bin yataklı sağlık şehri mi artık ne
derseniz deyin. İşte dünyanın diğer bölgelerine de yayılma eğilimi gösteren bu
geniş yapılanmaların Amerika’daki orijinal versiyonlarını savunanların ileri
sürdüğü avantajların başında gelen “iyi hizmeti ucuza mal etme” konusunun pek
de öyle düşünüldüğü gibi olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır! Amerikalıların
sigaranın zararlarını iyice anladıktan sonra tütün endüstrisini ülke dışına
kovdukları gibi, zararını anladıkları başka sektörleri de sınırdışı etme
çabaları, umarım aynı zararları diğer ülke ve toplumların görmesine yol açmaz.
Temeli hür teşebbüs
üzerine inşa edilmiş ülke olan Amerika’da, tüm dünyanın ilgiyle izlediği
şekilde müteşebbis doktorların muayenehanelerini, dal merkezlerini, hekim
gruplarına ait sağlık merkezlerini, hekim olan kurucu ve işletici sahiplerinden
satın alıp tek elde toplayarak işletmecilik fizibilitesi açısından daha başarılı
olunabileceği iddiasıyla yola çıkılmıştı. Bu meyanda birçok doktor kendisine
ait muayenehane veya grup olarak çalıştıkları birimleri dev hastane
sistemlerine devredip, daha sonra kendi işyerlerinde yeni patronun memuru
olarak çalışmaya başlamak zorunda kaldılar. Sonuçta kazın ayağının öyle olmadığı,
bu yeni yapılanmanın hem hastaların hem de sigorta şirketlerinin ödediği parayı
artırdığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Elbette ABD de de tüm bunlara
basiretsiz kanunlar çıkararak yol açan politikacıların hiçbiri de bu sonucu
haliyle üstüne alınmadı henüz.Bakalım Amerikan seçmeni yakında nasıl bir fatura
kesecek ilgililere.
Aslında tüm bu haşinliğin mağduru gözden
kaçan tek ve en önemli faktördür. İnsan faktörü! Her işte olduğu gibi, tıp
sektöründe de ertesi gün yine aynı işi yapmak zorunda olan ve bu meyanda
hastasının kendisinden maddi manevi olumsuz hislerle ayrılmaması için elinden
geleni çoğu zaman da tartışmasız “insan üstü çabalar” ile gerçekleştiren
hekimi, işinin sahibi olmaktan çıkarıp memurlaştırmaya doğru transforme edince,
balon hava kaçırmaya başlamıştır. Zira bir tanesinin işi, hayatı, geleceği
herşeyidir bu meslek, başka gidecek yeri de yoktur, diğeri ise sadece kazanç için oradadır ve sadece
daha karlı bir iş buluncaya kadar kalacaktır. Sonrası ise umurunda bile değildir.
Üstelik doktorun kafasına vur lokmasını al tarzında çalışan, çıkar bir gecede
bir yönetmelik, sal üstüne yerel sağlık otoritesinin denetimcilerini, yolla
vergi denetmenini, salla tepesine malpraktisin kılıcını, oku canına, yaptır
istediğini şeklinde çalışan üniversal sağlık yönetim modeli de artık çok daha
zorlaşmıştır. Zira artık denetmenlerin karşısında, ana korkusu mahcubiyet olan
kibar doktor amca yerine, senatoda lobisinden basında köşe yazarına kadar çok
daha organize işler yapan büyük güçlerin memurları vardır. Denetim de artık
sadece sağlık değil aynı zamanda ticaret kuralları ile yapılır. Hadi doya doya
denetleyin, hadi alın alabilirseniz burunlarından bir tek kıl da görelim
bakalım diyesi geliyor insanın. Elbette güneş balçıkla sıvanmayacak ve belki de
yakın gelecekte, doktor kusura bakma, meğerse eski muhatabımız olan sen bu
işi, hastaneyi şimdi idare eden sermaye şirketinden çok daha iyi ve halk
yararına düşünen bir şekilde yapmaktaymışsın. Lütfen eski sisteme geri dönelim.
İşte bu dediğimiz ne kadar olur ve ne zaman olur bilemem ama olursa artık hiç
şaşırmayacağım. Zaten kimi ülkelerde “hastaneleri muayenehanelere
çeviriyorsunuz” ithamı ile vazgeçilen döner sermaye sistemlerine tekrar geri
dönme uygulmalarının başlaması, bu durumun farkına varanın sadece bu satırların
yazarı olmadığını da ortaya koymaktadır.
Şimdi bu
söylediklerimin ABD deki kanıtlarına geçelim. Komisyonun tespitleri aynen
şöyle: Büyük hastane sistemleri, eskiden doktorlara aitken şimdi mülkü de
kendilerine geçmiş olan kliniklerde, aynı tıbbi işlemleri yapmak için eskiye
göre daha yüksek ücret talep etmektelermiş. Örneğin doktor sahipler zamanında
poliklinikte 15 dakikalık bir hasta muayenesi için Medicare(Amerikan SGK sı) 58
dolar öderken şimdi bu ücret 98.70 dolara yükselmiş. Bu yükselmede hastanın
cebinden çıkan kısım da eskiden 14.5 dolarken şimdi 24.68 dolara yükselmiş.
Yine eskiden kendi hesabına çalışan bir Kardiyoloğa bir Ekokardiografi tetkiki
için muayenehanesinde 188 dolar ödeyen Medicare şimdi aynı doktorun sahibi
farklı olan aynı mekanda yaptığı aynı işleme 452 dolar ödemek zorunda
kalmaktaymış. Üstelik bu işlemden doktorun kazancının önemli bir yüzdesi de
hastane sistemi tarafından kesilmektedir. Yani hastanın harcaması artmış,
hizmeti verenlerden de davul boynunda olanın kazancı azalmış, tokmağı kapan ise
lokmayı da kapmış. Komisyon da haklı olarak, aynı işe şimdi niye daha fazla
para ödeniyor, bu ödemeleri eski haline getirin demiş ama artık çok geç. Atı
alan Üsküdar yakınlarında..Zira ortada artık eskisi gibi diş geçirmesi kolay
doktor muhataplar yerine, kendilerine göre girdi ve verimlilik hesapları yapan,
üstelik çevredeki tüm sisteme sahip oldukları için karşılarındakilerin pazarlık
gücünü çok kolay kıran finans sistemlerini kim nasıl alt ederek bu fiyatları
geri indirebilecek herkes merakla bekliyor.
Sorun bununla
da sınırlı değil. Örneğin eskiden her cerrah muayenehanesinde basit bir kıl
dönmesi absesini lokal anestezi ile açıp hastayı eve gönderebilirken, şimdiki
sistem doktoru, neticede yapacağı ciro ile bağlayıp, basit bir abse de olsa
hemen hastayı hastaneye götürüp ameliyathane şartlarında aynı tıbbi işlemi yapıp misliyle para
yazmaya teşvik ediyor. Ve, doktor artık memurdur. Haliyle, “tabii efendim nasıl
arzu edersiniz” demek zorundadır ve diyor da , olan da aynı abseye misliyle
para ödeyen her kim ise ona oluyor. ABD de son rakamlara göre gitgide daha
fazla doktor muayenehanesini ve özel çalışmayı bırakıp hastanelerde çalışmaya
geçmekteyken, gitgide daha fazla tıbbi işlem küçük muayenehane gibi yerlerden
büyük hastanelere doğru kaymakta ve haliyle bu da masraflara olumsuz
yansımaktadır. Sonuçta bu komisyon “eğer sözümüzü dinler dediklerimizi
yaparsanız, büyük hastane sistemleri % 5 daha az kazanır ancak Medicare’in bu
işten yılda 1.8 milyar dolar tasarrufu olur diyorlar. Bu tabii evdeki hesap,
bakalım çarşıdaki hastane sistemleri o % 5 i size yedirir mi?
Buna cevap
olarak, hastane sistemleri ki, bir zamanlar “muayenehanelerin pahalı olduğunu,
toplu sistemlerin, dev hastane organizasyonlarının daha karlı olduğunu savunan
bu meyus ve gaddar sistemler ve bunların temsilci kuruluşları” zaten
Medicare her zaman hakedilenin altında bir karşılık ödüyor, bu nedenle
yapılacak her yeni tasarruf işleri daha da kötüye götürür, diye haklı
çıkmaya çalışmakta. Bu hastane sistemlerinin ana temsilcisi American Hospital Association denilen kuruluşun başkan yardımcısı Joanna Kim, hastanelerin, doktor
muayenehanelerinin hiçbir zaman karşılaşmadığı birçok ek masrafı olduğunu,
haliyle maliyetleri fazla olanların da daha fazla para isteyeceğini söylüyor ve
bir yandan da politikacılara aba altından sopa gösteriyor, “eğer
hastanelerin parasını keserseniz biz de hizmeti gözden geçiririz ve bundan da
fakir ve kronik sorunları olan hastalar –yani sizin seçmenleriniz-
zararlı çıkar” diyor. Gerçekten de büyük hastanelerin mutlaka olması
gereken acil servislerinden morglarına kadar birçok zorunluluğu var ve bunların
da hepsi masraf demek, kabul. Kabul de, küçük birimlerde daha ucuza mal
edilebilecek işlemleri büyük hastanelerde daha pahalıya yapmaya zorlamak ne
akla hizmet? Ya da bir yandan masrafları azaltmaya çalışırken bir yandan
hastanelere getirilen masraf yükseltici zorunlulukları artırmanın mantığını da
ayrıca sorgulamak lazım.
Öte taraftan,
Medicare’in başkan yardımcısı Jonathan Blum, kongre üyelerine yaptığı konuşmada
nerede yapılırsa yapılsın aynı işe aynı ücreti ödemenin esas olduğunu
söylemiştir. O halde örneğin bir kıl dönmesi absesini veya tromboze hemoroid
vakasını muayenehanesinde veya küçük bir ameliyathanede kolayca çözen bir hekim
tedaviyi koskoca hastane sistemininkinden çok daha ucuza mal edecek ve bakalım
hastanelerin buna tepkisi nasıl olacaktır. Zira hastane sistemlerinin para
kazanabilmesi için istedikleri yöntem, hastanın önce bir hekim tarafından
görülmesi ve dokunmadan hastaneye sevk edilmesi ve gereken işlemin orada yapılmasıdır.
Birçok büyük ve masraflı tedavi için bu doğru olsa da proktoloji gibi, kadın
doğumcuların, oftalmologların veya KBB cilerin çözdükleri gibi muayenehane
ortamında çözülebilecek birçok sorunun illaki hastaneye nakledilmesinden kimin
karlı kimin zararlı çıkacağı ortadadır. Veya bir psikiatr, yatırmayacağı bir
hastayı neden bir muayenehanede değil de illaki beş bin yataklı hastenede
görmelidir ki?
Gelelim
endikasyon konusuna. Komisyonun ifadesine göre 2010-2011 arasında Medicare
hastalarına bakıldığında, hasta başına düşen ekokardiografilerin doktor
muayenehanelerinde yapılanlarında % 6 azalma varken hastane polikliniklerinde
yapılanlarında % 18 artma vardır.Yani, aynı test, hastanede çalışan hekimlerce
daha liberalce istenmektedir. Bu durumun nedeni hem Medicare’in ödeme
politikaları ile hem de ABD’de hızla artmakta olan hastane yatırımlarında ve
buralarda çalıştırılan kardiyologların sayılarında,davranışlarında ve
ücretlendirilme yöntemlerinde aranabilir. Hastane sistemlerinde çalışan
kardiyologlar artmaktayken, hastalara daha fazla eko yapılıyor olması, aynı
uzmanın hastaneye oranla muayenehanede daha ekonomik çalıştığını göstermekte
midir acaba? Ya da başka bir şekilde soralım, büyük olan mutlaka iyi midir
yoksa sağlıkta dönüşümün foyası iyice ortaya çıktı ve artık gün dönümü müdür?
1. ROBERT PEAR.
Medicare Panel Urges Cuts
to Hospital Payments for Services Doctors Offer for Less. The New York Times ,Published: June 14, 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder