İtidali Koruyabilmek!
Prof Dr İ.Ethem Geçim
Bu yazımızda hangi sokakta ne diye
bağırdığınız, hangi parkta bahçede neyi protesto ettiğinizle, bu olaylarda veya
bu duruma gösterilen karşı tepkilerde kimin haklı kimin haksız olduğu ile ilgili
tek bir görüş belirtmeyeceğim. Görüşüm olmadığından değil, burada vermek
istediğim mesajdaki tarafsızlığımı kaybetmemek adına! Farz edelim, ki hepiniz
haklısınız! Burada esas amacım anlattıklarıma kulak vererek kendi kendinize
daha fazla zarar vermenizi önlemeye çalışmak. Öfkeyle kalkıp zararla oturan
herkesi dilim döndüğünce uyarmak!
Ben bir bilimsel meslek derneği üyesiyim ve
ülkemizde bu şekilde çalışan birçok benzerleri gibi bizim dernek de Avrupa ve
dünyadaki benzerleri ile gittikçe artan bir yoğunlukta işbirliğini sürdürmekte.
Bilimsel derneklerin çoğu yıllık toplantılarını üye ülkelerde değişimli olarak
yaparlar. Hemen her ülke birçok nedenle bu toplantılara talip olur. Kendi
halklarının bile her fırsatta kurtulup Antalya’ya kaçtığı karanlık kuzey
şehirlerine göre, Paris, Roma,Barcelona gibi hem faaliyet, hem tatil fırsatları
sunan güneşli, tarihli, eğlenceli şehirlerin bu toplantılara ev sahipliği
yapmak adına şansları daha yüksektir. Birçok ülke hükümeti, bu toplantıları
prestij ve ekonomik getirilerini iyi bildikleri için açıktan veya dolaylı
olarak destekler, toplantıları kendi ülkelerine getiren meslek örgütlerini de
ödüllendirirler. Ülkemizde de son dönemde benzeri bir destekleme ekonomik güç
oranında birçok toplantı için sağlanmıştır. Sonuç olarak son 20 yılda iyice
artan bir eğilimle İstanbul, uluslararası toplantılara evsahipliği yapması en
çok tercih edilen şehirler sıralamasında 7. sıraya kadar yükselmişti.
Gelelim bizim Avrupa meslek kuruluşuna.
Çoğunluğu ve yönetim hakimiyeti daha ziyade batı ve kuzey Avrupalı olan, ancak
doğuyu da reddetmek değil kazanma, içselleştirme amacını her vesile ile
açıklayan üyelerin yarıdan biraz çoğunlukta olduğu bir çokuluslu Avrupa derneği
hayal ediniz. Elbette ki tüm kararların demokratik oylama ile alındığı bir
yönetim kuralı olduğunu da vurgulayayım. Derneğin yıllık toplantısının
Türkiye’de olması için çabalar uzun yıllardır vardı ancak şu ya da bu nedenle
diğer ülkeler hep bu konuda önümüze geçip yıllık toplantıyı kendi ülkelerine
götürmüşlerdi. Bundan 5-6 yıl önce bu toplantıyı Türkiye’ye kazandırmaya çok
güçlü bir irade ile niyet ederek başlandı, yıllar süren birçok kulis ve ikna
görüşmeleri sonucu kıl payı ile de olsa oylamada toplantının 2014 yılında İstanbul’da
olması kararlaştırılmıştı.
Toplantı’nın İstanbul’da olmasının yararları
elbette pekçok ancak, televizyonda elinde pala ile ortalıkta koşan da dahil
vatandaşımın, kovalayanın, kovalananın hepsinin bu işten az ya da çok, direkt
veya indirekt bir yararı olacağına en ufak bir şüphe yok. Ülkemizde bizim
meslekte yetişmekte olan kardeşlerimin toplantıyı yol ve otel parası vermeden
çok ucuz ve kolayca izlemelerinin getireceği bilimsel ve ekonomik yararları bir
kenara bırakalım, İstanbul’da bir toplantı merkezinin günlüğünü 80 000 ABD
dolarından kiralama, buna ek olarak yüzlerce kişinin 1 hafta otellerde kalması,
yemesi içmesi, aldıkları hediyelik eşyalar, THY na ödedikleri uçak bileti
ücretleri ve benim aklıma gelmeyen diğer kazançlar. Bu arada elinde pala olan esnaf
kardeşimiz de muhtemelen dükkanında bu misafirlerimizden birkaçını ağırlayıp,
bu işten kendisine düşen kısmetini de pekala alacaktı.
Palalar, gazlar,sular, kapsüller ve inatlar
olayları hiçkimseyi memnun etmeyen bir akibete doğru sürükledi ve aniden meslek
kuruluşumuzun Londra’daki merkezinden acil bir elektronik mektup geldi. Özetle
şöyle diyordu, İstanbul’da televizyondan izlediğimiz olaylara istinaden.., açıkçası
sokaklarda pala ile insanların kovalandığı bir şehre toplantı yapmak bir
kenara, insanlar uğramak dahi istemiyorlardı. Bizim toplantı mahzun
bakışlarımız arasında avcumuzdan kayıp başka bir ülkeye doğru yola çıktı. Sonuçta
bu işten en az zararı olan, organizasyon hizmetini zaten fahri olarak yapan bizlerdik.
İşin en üzücü tarafı, bu toplantının Türkiye’de yapılmasına en çok ihtiyacı
olan kimseler, elden kaçmasında da en önemli rolü oynadılar. Ben kimsenin kanunlar
çerçevesindeki protesto, gösteri vesair hakkına karışmam ama cehenneme giden
yolların da iyi niyet taşları ile döşeli olduğunu hatırlatırım. En masum
istekler, haklar, araya palalıların karışması ile düşünülenden çok farklı
maaliyetlerle sonuçlanabiliyor. Keşke herkes itidalini muhafaza etse, kendi
içimizde çok farklı algılanan ve muhtemelen halkımızın çok büyük kesimince
ülkede bir güvenlik zafiyeti olarak algılanacak boyuta varmadığı düşünülen
olaylar, bakınız yabancıların gözünde nasıl algılanmakta ve ne kayıplara yol
açmaktadır. Olan oldu, bari bundan sonra ayakta kalmayı sürdürmek için tüm
kesimlerin itidale geri dönmesinden başka yol var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder